PAZARLIKSIZ İMAN..
PAZARLIKSIZ İMAN... Mekkeliler önce ciddiye almamışlardı Hz. Muhammed’i ve söylediklerini. Bir idealizmdi, hevesti, belki de meşhur olmaktı derdi ve bitecekti bir gün. Ama olmadı; bitmek ne ki, dalga dalga yayılıyordu davası. Dur demenin vaktiydi. Ama nasıl olacaktı bu iş? Önce kendi anladıkları dili deneyeceklerdi, “Satın almak.” Tüccardı kendileri ve hayat felsefelerinde her şeyin bir ederi vardı ve paranın, iktidarın, gücün ve şöhretin açamayacağı kapı yoktu. Ama olmadı. Yaptıkları, “Mekke’nin en zengini olma, en güzel kızlarını verme ve Mekke’nin lideri yapma” teklifini, ” Bir elime ayı, diğer elime güneşi verseniz dönmem davamdan ” diyerek elinin tersi ile itivermişti. Bu, onun kişisel bir davası değildi, mücadelenin sahibi belirlerdi mücadelenin seyrini de. Şaşkındı Mekke’nin zengin aristokratları. Kim oluyordu, kime güveniyordu, Mekke’nin yetim Muhammedi, kimsenin hayalini bile kuramayacağı teklife bu cevabı ve