Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Modern dünyada müslüman kalmak..

Resim
           MODERN DÜNYADA MÜSLÜMAN KALMAK...                 Din; piyasanın, üretim araç ve ilişkilerine, toplumsal olaylara, kültür, sanat gibi yaşadığımız zamanı tarif etmeyi sağlayacak kavramlara yön veremediğinde, yaşanan zamanın gerisine düşer. Böyle durumlarda din iki tür dil geliştirir. İlki; yasak ve günah üreten, savunmacı, ürettiği hurafelerle uyuşturucu etkisi güçlenmiş, “ötekileştirişi” bir dildir. Bu dil, çağa alternatif olmak yerine ona sırtını döner. Zamanda onurlu bir şekilde var olma yerine, geçmişin kahramanlık hikâyeleriyle kendine nostaljik ve epik bir dünya kurar, problemlerin çözümünü ise, “beklenen mehdiye” bırakır. Ahiretin tarlası olan dünya aşağılanırken, yaşanan zaman dilimine uygun dil geliştiremediği için, dünya ile ahireti birbirinin karşıtı olarak görür ve tüm güzellikleri öbür dünyaya bırakır. İkinci durumda ise, çözüm üretemediği dünyada üretilen çözümlere angaje olarak kimliksizleşir. Böylece, dünya ile ilişkisi olmayan, belirli za

TÜKETİM TOPLUMUNDAN TÜKENEN TOPLUMA

Resim
                        

Asra andolsun...

Resim
             Asra andolsun ki İnsan Hüsrandadır....            Baskı ve zulümün zirve yaptığı bu dönemlerde iner Asr suresi. Asra/zamana yeminle başlar sure. Akıp giden zamana karşı, her anı son dakika gibi yaşama bilinci kuşatır insana. Bitmek üzere olan gün/asr, akıp giden ömürdür. Tükenmeye mahkûm ömür sermayesini, sonsuz olanla takas edebilme fırsatı ya da sonlu olan dünyanın peşinde harcama gafletidir hayat. Durdurmanın, geri almanın, tekrarının mümkün olmadığı tek alandır zaman. Kum saatinden akan her kum taneciği, sermayeden harcanan bir nefestir. Kumun çokluğudur belki, zamanın hoyratça harcanmasının sebebi. Azaldıkça hissedilir; tükeniş ve yok oluş. Gençken kıymeti bilinmeden, ‘zaman geçmiyor’ ya da, ‘vakit öldürüyoruz’ aymazlığı ile harcanan zaman, yaşlandıkça nasılda hızlanır ve insanı ne kadarda bağlar hayata. Gün geçmez ki, ömür sermayesini bitirenlerin hüzünlü ayrılışları, zamanın bitmekte olduğunu hatırlatır durur insana..           Asr/İkindi, Âdem’

Zoru Göze Alamayan Kolaya Ulaşamaz

Resim
                                                                              Zoru Göze Alamayan Kolaya Ulaşamaz           Mekke; sefahat ve sefaletin tavan, insanlığın taban yaptığı kent. Ezilen ama itirazı bile düşünemeyecek kadar mustazaflaştırılmış insanların yaşadığı coğrafyalardan biriydi Mekke. Ama bir farkla; çünkü bu kent, soylu bir direnişin, kutlu insanını barındırıyordu bağrında. Toplumsal bitmişliği, tükenmişliği gören, yaşanan kokuşmuşluklara itirazı olan, Mekke’nin yetimi Hz. Muhammed'di  bu. Tanığı olduğu bunca zulümler, yüreğindeki kıvılcımı yangına dönüştürmüştü. Yaşananlara itirazı vardı, isyan ediyordu ama yapabildiği tek şey, Hıra’nın sessiz ve dingin ortamında, Rabb'inin şefkat ve merhametine sığınmaktı. Fakat bu kaçış değildi, içinde isyanı ve itirazı da barındıran bir duruştu. Vahiy, onun dua ve yakarışlarına Rabbinin cevabıydı. Rotasından çıkmış hayatı, yeniden yaratıcının belirlediği şekle göre dizayn etmenin, kararan vicdanlara ış

Rabbin seni terk etmedi...

Resim
                                                                 Rabbin seni terk etmedi...           ‘ Andolsun kuşluk vaktine ve dindiği zaman o geceye.’ Birbirinin zıttı olan kavramların ve varlıkların aynı anda zikredilmesi ve bunlar üzerine yemin edilmesi, vahyin çift yönlü ifade/anlatım tarzı Kuranın üslup özelliklerindendi. Gece-gündüz, hak-batıl ifadelerinde olduğu gibi, birbirine tezat olan bu kavramların yan yana zikredilmesi, çoğunlukla birinin varlığının diğerinin yokluk sebebi oluşuna bir vurgudur. Bir toplumda birbirinin zıttı olan kavramlar aynı anda yaşanıyor ve bundan rahatsızlık duyulmuyorsa, orada ters giden bir şeylerin olduğunun göstergesidir. Hak-batıl, iyi-kötü birbirine karışmış ve hakkın ne olduğu, nerede olduğu belirsizleşmişse yaşanan durum; alacakaranlıktır. Küfür karanlık ve zulümatla sembolize edilirken, nifak; karanlık ve aydınlığın git-gelleri olarak anlatılmıştır. ‘Şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınc