Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HALI ALTINA SÜPÜRMEK PROBLEM ÇÖZER Mİ…..?

Resim
                                                                                       HALI ALTINA SÜPÜRMEK PROBLEM ÇÖZER Mİ…..?             “Şüyu-u vuku-undan beter” deyimi, içinde bir değeri ve hassasiyeti barındırırken,“reklamın iyisi kötüsü olmaz”   duruşu; oportünist bir anlayışı temsil eder. Birde, “yukarı tükürsen bıyık aşağıya tükürsen sakal” diye tanımlanan kontrpiye durumu vardır. Her üç durumda da istenmeyen bir hal ve buna karşı takınılacak tavrın tedirginliği ve belirsizliği vardır. Birinci durum genelde “halının altına süpürme” çözümlemesini gündeme getirir. Bu kestirme yol, çözümden çok, “bekle, gör” kolaycılığının ürünüdür. “Reklamını yapmadan” ama “halı altına da süpürmeden” yapılacak her gayret kıymete değerdir. Gündeme düşen/düşürülen deizm tartışmasında da durum böyledir. Konunun dile getirilmesi, tehlikenin görünür kılınması, birilerinin reklamını yapmak gibi algılansa da bunu dile getirmek, çözüm yolları aramak belki de bizi “yağmurdan sonra şems

“İBADET”…AMA NİÇİN?

                                                                                             “İBADET”…AMA NİÇİN?            İman; hayata anlam ve derinlik kazandırma, iman ettiği pencereden dünyaya bakabilmenin ön kabulüdür. Bu imanın konusu İslam olduğu iddia ediliyorsa, bu iddianın soyuttan somuta(eyleme) dönüşerek her şeyi kuşatan bir teslimiyet içermesi gerekir. İslam; sadece bir ad değil, bir kimsenin kişisel ve davranışsal özelliklerini, toplumsal ya da hukuksal yerini, ahlaki duruşunu, değer yargılarını belirleyen sıfattır. Bu sıfat miras ya da zoraki değil, bilerek, isteyerek karar verilen bir tercih olduğunda anlamlıdır. İnsan bu tercihiyle kimlik ve kişilik kazanır. Dolayısıyla İnsan kendine Müslüman sıfatını tanım olarak kabul etmişse dinin, kendisi için istediği davranış ve ahlaki duruşun altına iradi olarak imza atmış demektir. Yoksa bu tanımın yanına başka tanımlamalar, yeni yorumlar koyarak sentezler geliştirmek ve bunun adına “İslam” demek, en hafif ifadesiyle

“Amentü”… Ama neye?..

Resim
                                                                                                              “Amentü”… Ama neye?..       “Amentü” diye bilinen dua formu, her Müslümana din adına öğretilen, ezberletilen ilk şeylerden biridir. “İnandım” diye başlanır ama “ gerçekten mi” diye hiç sorulmaz. İnanmak nedir, bir bedel ve karşılık gerektirir mi, günlük hayatta neye karşılık gelir bunun vicdani ve ahlaki muhasebesi hiç yapılmaz. Bilgi ne zaman “imana”  dönüşür?  Amentü” diyerek altına imza atılan esaslar, Hakk’al yakin bir iman düzeyine erişmedikçe  “hal”e dönüşür mü? “Hal”e dönüşmeyen bir bilgiye “amentü” denilebilir mi?  “Allah’ı görsem de imanım da bir şey değişmezdi” diyen Hz. Ali’nin bilgi/iman seviyesinin bizdeki karşılığı nedir? Tüm bu soruların cevabı, “Amentü”  inancının hayattaki belirleyiciliği ve iman –amel arasındaki uyumda gizlidir.. Diğerleri ise sadece “mış” gibi imanın görüntüleridir.       “Amentü” dedikten sonra “gerçekten mi” diye sorabilmek ve