“Fecr-i sadık”ı beklerken…
“Fecr-i sadık”ı beklerken… On güne, yaratana ve yaratılana, akıp giden geceye andolsun ki, bu kıssalar; karanlığın en kesif zamanlarında bir fecr aydınlığıyla umut olacaktı hayatlara. Küfür ve cehalet gecelerinin, iman aydınlığıyla yaşayacağı inkılâba; zaman ve mekân şahid olurken, aklı ve vicdanı olan da şahit olacaktı. Tarih, Allah’ın kulları için çizdiği çizginin dışına taşan/tuğyan eden insanların ibretlik öyküleriyle doluydu. Kuran, onların kıssalarını anlatırken, tarihi bir metin perspektifinden değil, tevhid eksenli bir inanç ve ahlak merkezli bir duyarlılık oluşturma amaçlı anlatıyordu. Kıssalar uyutmak için değil, uyandırmak içindi. Hadramevt yani, ölü yeşil. Öyle bir uygarlık kurmuşlardı ki çölün bittiği yerde, uzaktan görenlerin binalarını sütun zannedecekleri yapılarıyla, bağ ve bahçeleriyle, adeta cenneti indirmişlerdi yeryüzüne. Ad kıssasının Kur’an’daki tüm versiyonları gibi burada da şöyle diyordu Rabb